Tıp Bayramı Üzerine..
-
Bugün Tıp Bayramı... Ama ne bayram !!! Ben yazmayayım en iyisi, hekilerin ağzından bir yazı paylaşmak daha az suya sabuna dokunmak olacak..
---- 14 MART TIP BAYRAMINI KUTLUYORUZ
14 Mart Tıp Bayramı’nda sağlık sisteminde yaşanan sorunlar sıklıkla dile getirilir.Adı bayramdır ; ama yıllardır sağlık sorunlarının gölgesinde kutlanır.Hekimler odası, güncel sorun savaş olduğunda “savaşsız ve sömürüsüz bir dünyada herkese eşit ve ücretsiz bir sağlık hizmeti istiyoruz “ şeklinde; ya da “ücretlerin iyileştirilmesi “ gibi dar bir alana sıkışmış biçimde mesajlarını veriyor.
14 Mart 1827’de ilk defa “Tıphane Amire ve Cerrahi Amire” nin kurulması dolayısıyla 14 Mart, ulusal bazda Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır.Ayrıca bu tarih 2. Mahmut’un “batılılaşma hareketleri”ni gerçekleştirdiği döneme denk düşmektedir.Demek ki; 176 yıllık bir geçmişten söz ediyoruz.Oysa tıbbın tarihinin insanlık tarihiyle başlaması gerekir.Belki de Tıp Bayramı gündeminin daraltılması ve kavramların içinin boşatılmasının nedeni bu günün, uzun ve evrensel bir değere dayandırılması yerine, konjonktürel düşüncelere oturtulmasıdır.
Tarihin garip bir cilvesi ; Tıp Bayramı kutlamaları14 Mart 1917’de İstanbul’daki bir grup hekim tarafından o sırada işgal altında bulunan kentte işgalcileri protesto etme amacıyla başlatılmıştır.Günümüzde bu başlangıç tarzının değişmediği; bayramın bir takım olay ve olguları protesto etmek amacıyla kutlandığı görülüyor.
Tıp Fakültesi’nde okurken , iyi bir hekim ya da akademisyen olmak hayaliyle sabahladığımız gecelerin sayısı hayli çoktur.Altı yıl boyunca heyecanla taşınan bir ideali terk etmek hiç de kolay değildir.Hekimlerimiz başka işlerle geçimlerini sağlasalar bile hekimlik, kelimenin tam anlamıyla bir “yaşam biçimi”dir.Değerlerimizi alt alta sıraladığımızda ahlaki ve insani değerlerden sonra çoğunlukla hekimlik idealimiz gelir.
Hekimlik kendimizden daha büyük , daha güçlü olmayı gerektirir. Hayatın somut bir idealin peşinden gitmesi söz konusu olursa, hekimlik bunun için biçilmiş kaftandır.Peşinden koştuğumuz hekimlik, nefes nefese koşunca değil; var olanı ve reeli idealize edince bir anlam kazanır.Bu yola koyulduktan ve ilk adımınızı attıktan sonra, artık yarınınızı kurgulayamazsınız.; anınızı , gününüzü ve yaşadığınız , soluduğunuz şeyleri önemsersiniz.Kendinizi birden öncesinde hayalini kurmadığınız , kurgulayamadığınız şeylerin içinde buluverirsiniz.Yani damdan düşer gibi hekim olursunuz.
Elbette her insan gibi hekim de mesleği ile ilgili bir iç sorgulama yaşar.Uğraşını verdiği ve yapmakta olduğu işin , varlığına kattığı değeri ve kazanımını somutlaştırmak ister.İşte 14 Mart Tıp Bayramı , benim anımsamamı da böyle bir tahlile dönüştürdü.
Neydi hekimlik?
Ben onun içinde , o benim üzerimde nasıl duruyordu?Yıllar sonra vardığım noktada bir tercih miydi, bir zorunluluk muydu,zevk miydi,eziyet miydi,meslek miydi, üretim miydi,yoksa bir yaşam tarzı mıydı?Bunlardan hangisi ya da hangileriydi?İnsanoğlu bazen sayfalar dolusu satırlarda kendini anlatamazken, bazen tek bir cümlede ömrünün hulasasını yakalar.İşte 14 Martlarda hep o cümleyi yakalamaya çalışırım;lakin nafile.İçimde temizlemek,atmak,yok etmek, bırakmak, kurtulmak istediğim şeyleri görmeye çalışırım.Bunları lağvedince kalanların “vazgeçilmezlerim” olacağını ve onlarla mesleki uğraşımın en anlamlı tarifini oluşturacağımı sanırım.Ama hiçbir bayramda bunların bir tekini bile silemedim. Çünkü bütün bu eleştiri ve endişelerim “tercihlerim”in ta kendisiydi.Benliğimi kendisinde toplayan ,elekten geçiren ,harmanlayan,örgütleyen,yoğuran,yumuşatan ve ardından bana devredendi.Gündüzü zor da olsa ; gecesi minnettarlık , teşekkür ve şükürdü.Özgürlüğümüzün engeli değil ta kendisiydi.
Evet, hekimlik bana göre bize böyle bir imtiyaz ve üstünlük kazandırmaktadır. Dağıtmak yerine toplamak;devirmek yerine dikmek,;parçalamak yerine yapıştırmak ve sağlamlaştırmak;zayıflamak yerine güçlendirmek;aşağılamak yerine anlamlandırmaktır hekimlik.Hekimlik , kaskatı bir tarafsızlık değil ; aksine hastadan yana fanatik bir taraflılıktır.Acımak , kızmak, beğenmek ya da eleştirmekten ziyade hissetmektir.;olanı olduğu gibi görebilmektir; hasta olabilmektir.Yeri geldiğinde hastanın bir hekimden daha çok doktor olduğunu görebilmektir; hasta olabilmektir.Yani herkesin , her hastanın bir dünyası ve diri diri yaşadığı bir öyküsü olduğunu anlayabilmektir.Katile de , hırsıza da, arsıza da saygı gösterebilmektir.Her ne kadar yüreklerimize ağır gelse de hastamızın içine düştüğü durumdan bizlerin de sorumlu olduğunu bilmektir.Hasta, sağlıklı bireylerin yükünü taşıyandır.Hekim, bu yükü hafifletmek için sırtlayandır; boğayı boynuzundan yakalayandır. Zalim yargıları , en derin acıları ve ağır sorunları bulunan bir hastayı anlayamamanın bedeli oldukça ağırdır. Hangi işi yaparsanız yapın, o iş içindeki özgürlüğünüzün sınırları , bedelini ödeyebildiğinizden ibarettir. ----
Dr. Murat BAŞ
Kaynak : http://hastaliktasagliktagelismelerhaberler.blogspot.com.tr/2013/03/14-mart-tip-bayramini-kutluyoruz.html
Ali BAYKALA
Okunma: ( 2431 )